30 Mart 2019 Cumartesi

ağlayan gelin ya da ters lale



Hüznün Sembolü Bilinen en eski süs bitkisi olan Ters Lale, soğanlı bitkiler familyasındandır.Birçok din ve kültür için hüznün sembolü kabul edilmiş, efsanelere konu olmuştur. 19. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı topraklarına has bir çiçek olarak kalmıştır. Ters lale, Anadolu coğrafyasına ait endemik bir türdür. Efsanelerde Ters Lale Hristiyan rivayetlerine göre; Hz.İsa’nın çarmıha gerilişine şahit olan Hz. Meryem’in gözyaşlarının düştüğü yerde Ters Lale yetişmeye başlamıştır. Müslüman söylencelerine göre; Hz. Hasan ve Hüseyin’in Kerbela’da katledilişlerinden dolayı ve başka bir efsaneye göre ise Ferhat’la Şirin adlı aşık bir çiftinm birbirlerine kavuşamaması nedeniyle Ters Lale’nin boynu bükük, rengi kırmızıdır. Ters Lale, Anadolu topraklarının gördüğü büyük acıları efsaneleriyle özetlemektedir.
Osmanlı döneminde, Lale, Sümbül ve Nergis kadar popüler olmuştur.20. yüzyıl başlarında yapılan araştırmalar ve ilerleyen bitki yetiştiriciliği sonucu türleri çoğalmıştır. Bugün Ters Lalenin dünya üzerinde bilinen 165 türü ve tür alt kategorisi bulunmaktadır. Nazlı Çiçek Ters Lale Nasıl Yetişir? Üretim alanı 1000 – 3000 metre yükseklikte olmalıdır. Ancak düşük rakımlı alanlarda da sıcaklık kontrolü sağlanabildiği sürece üretim Yapılabilir. Toprağı bol güneş görmelidir ve su tutmamalıdır. Bunun için yüksekten akışı sağlayan meyilli arazi gerekir. Ters Lale, humuslu ve kumlu toprakları severler.



Doğu ve güneydoğu Anadolu'nun yüksek kesimlerinde yetişen ters lale Hakkari bölgesinde yaşayan Asurilerin, bu bitkinin gündüzleri suyunu bırakmasından dolayı ''Ağlayan Gelin'' olarak nitelendirmişler ve çiçeği kutsal saymışlardır.


Dağların yükseklerinde yetişen ters lalelerin arasından çevreye bakış. Bitlis civarı.



Fotoğraflar Siirt ve Bitlis arasındaki yüksek yaylalarda zor bir yolculuktan sonra çekilebilmiştir.

                                                                               Fotoğraflar: Bedrettin Demirtaş Koleksiyonu.

28 Mart 2019 Perşembe

BİR YANLIŞI DÜZELTME

Ülkemizde Ağrı iline bağlı Doğubayazıt ilçesinde Küçük Ağrı dağının bitim noktasında tam İran sınırında bulunan çukur 'Meteor Çukuru' olarak anlatılageldi. Bu bölgeye yaptığım gezilerin birinde sınır noktasında bulunan çukuru fotoğraflamak için gittiğimde; bunun meteor çukurlarına hiç benzemeyen çok açık bir biçimde karstik arazinin çökmesi sonucu oluşan bir obruk olduğunu gördüm.


Bilindiği gibi meteor çukurları saatte 60 bin kilometrelik bir hızla yaşanan çarpışmalar sonucu oluştuğu için çevrede büyük şok dalgalarının meydana getirdiği yayvan bir krater, ortada şok sonucu eriyen kayacın oluşturduğu merkez ve kenarlarda yine şok etkisiyle kayaçlarda yukarı yönlü bir deformasyon olması gerekiyordu.



Bu 500 metre çapındaki Amguid Krateri 100 bin yıl önce oluşmuştur.



Bu da ABD Arizona'daki 1,2 km çaplı Barringer göktaşı krateri. Şokun yarattığı izler hala görülmektedir.


Bizim sözde meteor çukurundan çektiğim fotoğraftan da anlaşılacağı gibi bu sadece bir obruktur. Zaten bölgenin arazi yapısı da obruk oluşumuna uygundur. Çökmenin içe doğru olduğu görülüyor.
Çarpışmalarda ise böyle yapı oluşamaz. Dışa doğru eğimli olmalıdır. Malzeme saçılarak kenarlarda yığın oluşturur.



Dönüş yolunda Büyük Ağrı bulutların arasında ve Küçük Ağrı dağı, konik tepeli, arka plandadır.



   Küçük Ağrı


   Büyük Ağrı

                                                                                                       
                                                                                                                     Bedrettin DEMİRTAŞ

KANADI KIRIK BİR KUŞ ... NİLGÜN MARMARA ...

Şair ve yazar Nilgün Marmara… Türk edebiyatının melankolik prensesi. Kanadı kırık bir kuş… Cemal Süreya’nın ‘’Zelda’’sı, Ece Ayhan’ın ‘’dünyaya yaralı insan’’ı. Yüreklerimizin yitik çiçeği. Bu dünyayı başka dünyanın bekleme odası olarak gören, üç adımlık yerkürede uçsuz bucaksız sivil bir şair. 13 Ekim 1987 yılında daha otuzuna varmadan, evinin balkonundan kendini bırakarak yaşamına son veren edebiyatçımız.

                           "Biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim.
                           Arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye,
                                                  Veda edeceğim."






YALNIZLIK
çok yalnızım, mutsuzum
göründüğüm gibi degilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum
...bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlik kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizligi karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye
veda edeceğim
"en yakın yabancı sendin,
daha sürülmemişken ışığın biberi
yaramıza,
yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
henüz.
...
güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran
yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız
en güçsüz kollarla-
çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu...
yabancıların en yakınıydın sen! "
ey iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!
                             NİLGÜN MARMARA


Sylvia  Plath ve Nilgün Marmara



ÇOCUKLUĞU VE EĞİTİM HAYATI

Nilgün, İstanbul Moda’da, Balkan göçmeni Perihan Hanım ve Fikri Bey’in iki kızından biri olarak dünyaya geldi. Büyük kütüphanesi olan bir evde, Schubert ninnileri ile büyütüldü. Sanki doğduğu anda belliydi kısacık ömründe ne çok şey yaşayacağı, iç dünyasını dışa vurmak için çabalayacağı…
Kendini büyütmeye çalışan narin bir çocuktu. Önce elleri büyüdü, hayatı kavradı; sonra ayakları, sağlam adımlar atmak için ve en son gözleri ki, gördükten sonra birçok şeyi, bir yerlere konumlandıramadığı bedenini yükseklerden bırakabilsin diye…
Nilgün, ortaokul ve liseyi Kadıköy Maarif Koleji ve Anadolu Lisesi’nde bitirdi. Okulun ele avuca sığmaz, öğür ruhlu, özgün kızıydı. Dışarıdan baktığınızda onu sıradan bir öğrenci zannedebilirdiniz. Öylesine fütursuzca arşınlıyordu okul yolunu. Kimse fark etmiyordu ki, zaman ona göre ağır ilerliyor ve bu durum onu boğuyordu.

Neyse ki üniversite zamanı gelmişti. Tercihini Boğaziçi Üniversitesi Sanat ve Bilim Fakültesi Batı Dilleri ve Edebiyatları’ndan yana kullandı. İçine çöreklenmişi kırgınlıklardan kurtulmanın yolunu nihayet bitirme tezini hazırlarken bulacaktı…

Bu dönemde şiir yazmaya başladı; ama yazdıklarını kimseye göstermedi.



ÖLÜMÜ ARDINDAN

Ece Ayhan – 128 Nilgün Marmara

“Önce, Nilgün Marmara’yı herkesinki gibi değil de kendine özgü ve çok değişik morumsu renkte bir giysiyle, bir öğrenci olarak düşündüğümü söyleyeceğim. Ama derslere pek girmeyen ve umutsuzlar merdiveni’nde oturmayı seçen çok tuhaf bir öğrenci; daha doğrusu benzersiz bir öğrenci olarak düşündüğümü söyleyeceğim. Sırası belki önlerdedir ama kendisi en arkalarda bulunmayı sever. Her zaman da sınıfı geçmiştir. Ve sanki aynı sınıftayız ve belki de aynı sıradayız. Nilgün Marmara ile 1987 Ekim’inin 13’ünde, kendisi daha 28-29 yaşında gencecikken İstanbul’da, Kızıltoprak’ta, en ufak bir çığlık bile atmadan korkunç ölümünden sonra da! Herhangi bir ikirciğe düşmeden, hiç çekinmeden şunu diyorum: “bir teneffüs daha yaşasaydı tabiattan tahtaya kalkacaktı.” o nedenle de yazımın başlığını şiirdeki gibi “128 Nilgün Marmara!” koydum”.



Cemal Süreya – Günler

“Nilgün ölmüş. Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağı atarak canına kıymış. Ece Ayhan söyledi. Çok değişik bir insandı Zelda. Akşamları belli saatten sonra kişilik, hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana. Yüzü alarır, bakışlarına çok güzel; ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi. Çok da gençti. Sanırım, otuzuna değmemişti daha. Ece ile gergedan için yaptığımız aylık söyleşide ondan şöyle söz ettim: Bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu. Dönüp baktığımda bir acı da buluyorum Nilgün'ün yüzünde. O zamanlar görememişim; bugün ortaya çıkıyor". (841. Gün)




Bu  karanfil de senin için Nilgün senin için.
Sen ve Sylvia için...

Bedrettin Demirtaş

KİTAP DÜNYASI


Kitap Adı
Gezegenler - Etkileyici Görsellerle Güneş Sistemimiz
Basım Sayısı:
1. Basım
Yazar:
Maggie Aderin-Pocock
Çevirmen:
Celâl Demirel
Kapak Türü:
Sert Kapaklı
Kitaplık:
Başvuru kitaplığı
Kitap Numarası:
1000
ISBN:
978-605-312-162-6
Sayfa Sayısı:
260
Satış Fiyatı:
41,67 TL
Stok Durumu: Stokta Var


YOLLARDA


Yine yollardayım bitmeyen yolculuklar
Beni böyle vefasız sanma
Sensiz çıkar mıyım hiç
Her yol beni sana getirir aslında
Özleminin yolculuğu bu
Hüzünlü garip biraz serseri
Ama
Sensiz değil
Seni görüyorum
Seni yürüyorum
Seni bakıyorum
Sen gördüğüm pencerede
Dokunduğum çiçekte
Dinlediğim şarkıdasın
Ayaklarımı ıslatan nehir
Gökte sallanan uçurtma
Meyveye dönmüş ağaç
Bebeğin ağzındaki süt
Aldığım nefessin

Yavrusunu yitirmiş kuş
Yağmursuz toprak
Aysız gece
Rengini yitirmiş şehir
Sensizliği anlatır

Gelmiyorum sanma
Hep yanındayım oysa
Seni yaşıyorum
Seni taşıyorum
Gökteki bulutta
Sabah doğan güneşte
Yastığının yanında
Dokunduğun teninde

İşte bak yanındayım
Pencereni aç
Kapıyı arala
Bir ekmeği böl kahvaltıda
Elini tut ve bak
Bak
İşte göreceksin
Bir yol uzanır derinden
İşte o an
Biz ordayız
Beraberiz
Bak işte
Gözlerinde ellerinde yüreğindeyim.


                             Bedrettin DEMİRTAŞ


BİLİM VE TEKNOLOJİ HABERLERİ


GRAVITY Aygıtı Ötegezegen Görüntüleme Konusunda Yeni Bir Çığır Açtı
Son-teknoloji ürünü VLT aygıtı fırtınalı ötegezegendeki ayrıntıları optik girişimölçümü ile ortaya çıkardı


Ressam gözüyle HR8799e gezegeni. (Telif:ESO/L. Calçada)
ESO’nun Çok Büyük Teleskop Girişimölçeri (VLTI) üzerindeki son teknoloji ürünü GRAVITY aygıtı optik girişim ölçümü yöntemi ile ilk ötegezegen gözlemini gerçekleştirdi. Bu yöntemle gezegen-ölçeğindeki bir fırtına boyunca ilerleyen demir ve silikat bulutlarından oluşan karmaşık bir ötegezegen atmosferi gözler önüne serildi. Yeni yöntem sayesinde bugün bilinen çoğu ötegezegenin özelliklerinin belirlenmesi adına eşsiz fırsatlar da ortaya çıkmış oldu.
Elde edilen sonuçlar bugün Astronomy and Astrophysics adlı dergide GRAVITY İşbirliği [1] tarafından HR8799e ötegezegenine ait optik girişimölçümü yöntemi ile alınan gözlemleri içeren bir makale ile duyuruldu. Ötegezegen 2010 yılında Dünya’dan yaklaşık 129 ışık-yılı uzaklığında, Kanatlıat takımyıldızı doğrultusundaki genç anakol yıldızı HR8799 etrafında dolanırken keşfedildi.
HR8799e’nin yeni özelliklerini ortaya çıkaran bugünkü sonuçlar yüksek çözünürlüğe ve duyarlılığa sahip bir aygıt gerektirmekteydi. GRAVITY, girişimölçümü olarak bilinen bir yöntem sayesinde, ESO’nun VLT’sini oluşturan dört birim teleskopun aynı anda çalışarak yaptığı gözlemleri kullanmış ve  tek bir büyük teleskopa bağlanmış gibi veri toplayabilmiştir [2]. Bu süper bir teleskop meydana getirerek — VLTI — HR8799e’nin atmosferinden ve etrafında dolandığı yıldızdan gelen ışığı toplayarak hassas bir şekilde ayırt edebilmiştir.  
HR8977e Güneş Sistemimizde olmayan bir dünya yani bir ‘süper-Jüpiter’dir, Güneş’in etrafında dolanan bütün gezegenlerden daha fazla kütleli ve çok daha gençtir. Sadece 30 milyon yıllık yaşı ile bu bebek ötegezegen, bilimcilere gezegenlerin ve gezegen sistemlerinin oluşumu hakkında yeni pencereler açmaya yetecek kadar gençtir. Bu ötegezegen yaşam için pek de müsait değil — oluşumundan geride kalan enerji ile güçlü sera etkisi HR8799e’yi neredeyse 1000 °C’ye kadar ısıtmaktadır.
Şimdiye kadar ilk kez bir ötegezenin ayrıntılı gözlemleri için optik girişimölçümü yöntemi kullanılıyor ve bu yeni teknik benzeri görülmemiş bir niteliğe sahip ayrıntılı bir tayf elde edilmesini sağlıyor. Ekibin ölçümleri sayesinde HR8799e’nin atmosfer bileşenleri de ortaya çıkarılmış oldu — ki bazı şaşırtıcı sonuçlar içeriyordu.

HR8799 yıldızı Kanatlıat (Pegasus) takımyıldızında bulunmaktadır. (Telif:ESO/Digitized Sky Survey 2)







Çok Büyük Teleskop (VLT) dizgesi üçüncü bin yıl başında Avrupa’nın yerde konuşlandırdığı en önemli gökbilim tesisidir. Dünya’nın en gelişmiş bu optik aleti, dört adet 8.2m çaplı ana aynalardan oluşan Birim Teleskop ve taşınabilir dört adet 1.8m çapında Yardımcı Teleskobu içerir. 
“Analizlerimizin sonuçlarına göre HR8799e metandan çok daha fazla karbon monoksit içeren bir atmosfere sahip —bu da denge kimyası ile beklenen bir şey değil,” diye açıklıyor Paris Gözlemevi – PSL ve Max Planck Yer-ötesi Fiziği Enstitüsünden CNRS araştırmacısı ve ekip lideri Sylvestre Lacour. “Bu şaşırtıcı sonucu en iyi şu şekilde açıklayabiliriz; atmosfer içinde karbon monoksitin hidrojenle etkileşerek metan oluşturmasını engelleyen dikey rüzgârların varlığı.”   
Ekip ayrıca atmosferin demir ve silikat bulutları da içerdiğini buldu. Karbon monoksit fazlalılığı ile birleştiğinde, HR8799e’nin atmosferinde dev ve şiddetli bir fırtınanın hakim olduğu sonucuna varılıyor.
“Gözlemlerimiz, karanlık bulutların fırtınalı parçaları içinde girdap şeklinde dolanan ılık ışık ışınları ile içerden aydınlatılan bir gaz topu öneriyor,” şeklinde ayrıntılandırıyor Lacour. “Silikat ve demir parçacıklarından oluşan bulutların konvektif hareketleri parçalanıp tekrar iç kısımlara yağmur şeklinde dönmelerini sağlıyor.  Bu doğmakta olan dev bir ötegezegenin hareketli atmosferine dair bir resim çiziyor ve burada karmaşık fiziksel ve kimyasal süreçler iş başında.”
Bu sonuç GRAVITY’nin bir dizi etkileyici keşfine dayanmaktadır ki bunlar arasında geçen yılın büyük buluşu olan gökada merkezindeki karadeliğin olay ufku dışında ışık hızının % 30’u hızla dolanan gaz gözlemi de yer almaktadır. Ayrıca ESO teleskopları ve aygıtlarınca kullanılan bir dizi ötegezegen gözlem yöntemlerine yenisini ekleyerek etkileyici yeni keşiflerin yolunu açmıştır [4].
Notlar
[1] GRAVITY, aralarında Max Planck Yer-ötesi Fiziği Enstitüsü (Almanya), Paris Gözlemevi-PSL LESIA / CNRS / Sorbonne Üniversitesi / Paris Diderot Üniversitesi ve Grenoble Alpleri Üniversitesi IPAG /CNRS (Fransa), Max-Planck Gökbilim Enstitüsü (Almanya), Cologne Üniversitesi (Almanya), Astrofizik ve Kütleçekimi Merkezi – CENTRA ile ESO’nun bulunduğu bir işbirliğinin ürünüdür. 
[2] Girişimölçümü gökbilimcilerin birden fazla küçük teleskopu aynı anda kullanarak bir süper-teleskop meydana getirmelerini sağlayan bir tekniktir. ESO’nun VLTI girişimölçüm teleskop sistemi Çok Büyük Teleskopu oluşturan iki ya da daha fazla Birim Teleskopu (UT) ya da daha küçük tüm dört Yardımcı Teleskopu kullanarak oluşturulmaktadır. Her bir UT 8.2-metrelik birincil aynaya sahip olduğundan onların bir araya getirilmesiyle tek başına bir UT’nin elde ettiğinden 25 kat daha fazla çözme gücüne ulaşılabilmektedir. 
[3] Ötegezegenler çok farklı yöntemler kullanılarak gözlenebilmektedir. Bunların bazıları dolaylı olup, örneğin ESO’nun ötegezegen-avcısı HARPS aygıtı ile kullanılan dikey hız yöntemi ile bir gezegenin yıldızına uyguladığı çekim etkisi ölçülebilmektedir. Bu çalışmadaki sonuçların elde edildiği doğrudan yöntemlerle, yıldızın üzerindeki etkilerinin yanı sıra gezegenin kendisi ölçülmektedir.
[4] ESO teleskoplarının kullanıldığı son ötegezegen keşifleri arasında geçen yılın, Güneş’e en yakın tekil yıldız, Barnard yıldızı etrafındaki süper-Dünya’nın başarılı tespiti ile başka bir yenilikçi gezegen tespit yöntemi kullanılarak yeni doğmuş bir yıldızın etrafında ALMA ile yapılan genç gezegenlerin keşfi yer almaktadır.
Arif Solmaz, Çağ Üniversitesi – Uzay Gözlem ve Araştırma Merkezi, Mersin
Not: Evrende 700 triyondan fazla karasal gezegen bulunduğu tahmin edilmektedir. Bunun kaç tanesinde Dünya benzeri yaşam olduğuysa henüz bilinmiyor.
                                                                                                          B.D.