4 Mayıs 2019 Cumartesi

DEPREM SIRASINDA YER KABUĞU YIRTILIRKEN ÇIKAN SES

TANECİKLERİN SIKIŞMASIYLA ZEMİN SIVILAŞMASI MEYDANA GELİYOR. YIRTILAN YER KABUĞU HAREKET EDİYOR

DEPREMDE YERİN HAREKETİNİ VE SESİNİ DİNLEYİN


SUALTI MİKROFONUYLA KAYDEDİLEN 9.0 BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ ANA DEPREMİN SESİ

2011 JAPONYA BÜYÜK DEPREMİNİN SESİ
Sarsılan ve hasara uğrayan yer kabuğunun müthiş sesi.

2011 9.0 BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ JAPONYA DEPREMİNİN ÖNCESİ VE SONRASINDA KAYDEDİLEN DEPREM SESLERİ

DEPREMİN ETKİSİYLE YER KABUĞUNDAKİ KIRILMALAR ÇOK ŞİDDETLİ OLMAKTADIR.

BİLİNMEYEN SESLER

Okyanuslarda kaydedilen, dünyamızdaki hiçbir sese benzemeyen ve kaynağı da bilinmeyen gizemli sesler.

BİLİNMEYEN SESLER

okyanusların dibinde kaydedilen ve dünyadaki hiçbir sese benzemeyen ve uymayan bilinmeyen seslerden biri de JULİA dır

1 Mayıs 2019 Çarşamba

DİNOZORLARIN SONU VE BÜYÜK KİTLESEL YOK OLUŞ


Günümüzden yaklaşık 66 milyon yıl önce yeryüzüne hakim olan sürüngenler sınıfından olan dinozorlar toplu biçimde yok oldular. Sadece dinozorlar değil dünyadaki canlı türelinin bazı hesaplara göre yüzde doksanından fazlası bu felakette yok oldu. Dünyamız birçok kez toplu yok oluşla karşı karşıya kaldı. Fakat hayatta kalan bazı canlı türleri yaşamı bugünlere taşıdı. Bugün dünyamızın en büyük toplu yok oluşlarından birinin nedenini ve sonuçlarını ortaya koymaya çalışacağım.

Bundan 66 milyon yıl öncesine kadar dünyamızın hakim gücü olan dinozorlar birdenbire yok oldular. Bununla ilgili birçok teori ortaya atıldı. Bu konuda dünyanın birçok yerinde çeşitli arazi ve laboratuvar araştırmaları yapıldı. Bugün ortaya konan kayıtlar Meksika’nın Yukatan bölgesine düşen 12 km çapında ve 3 trilyon ton ağırlığında bir göktaşının, saniyede 20 km hızla yere çarpması sonucu yaklaşık 100 km çapında ve 30 km derinliğinde bir krater oluşturmuştur. Çarpışmanın etkisiyle dünyamızın yerkabuğu oynamıştır. Bu basınç trilyonlarca ton toz ve gazın atmosfere ulaşmasına yol açarken, şok dalgaları tüm dünyayı defalarca dolaşmıştır. Bunun yanında çarpışma ısısıyla dünyanın birçok yerinde yangınlar çıkmış, gökten yağan ateş topları birçok canlıyı yok etmiştir.
Toz ve gazların atmosferi örtmesiyle güneş ışınları dünyaya ulaşamamış ve bir süre sonra çarpışma sırasında sıcaktan yanan dünya bu kez karanlığa gömülmüş ve şiddetli soğuklar dünyayı kaplamıştır.
Uzun süreli soğuk ve karanlık bir dönem başlamış,  ilk felaketten sağ çıkan canlılar zehirli asit yağmurları, açlık, kuraklık ve soğuktan ölmeye başlamışlardır.
Çarpışmanın dünyamızın yerkabuğu üzerine uyguladığı ani basınç sebebiyle birçok yerde volkan patlamaları başlamıştır. Bunun en büyüğü bugünkü Hindistan’da yer alan Deccan bölgesinde büyük bir volkanik patlamadır.   Bu patlama atmosfere daha fazla zehirli kükürt ve sülfür gazı yayılmasına neden oldu. Bu da daha fazla canlı türünün yok olmasına neden oldu. 30.000 ile 50.000 yıl süren bu volkanik hareketler sırasında Deccan Platosu’nda 2.000 metre kalınlığında ve 520 bin km kare genişliğinde bir lav örtüsü meydana geldi.
66 milyon yıl önce meydana gelen kitlesel yok oluş ani ve hızlı olsa da ilerleyen zamanlardaki volkanik hareketler bu yok oluşun daha geniş ölçekli olmasına katkı sağlamışlardır.
Dünyamız bundan sonra da kitlesel yok oluşlar görecektir. O zaman geldiğinde de canlı türlerinin önemli bir kısmı ortadan kalkacak, yerlerine gelecek olan yeni türler, yeni bir yaşam kuracaklardır.

Patlamanın şiddetiyle atmosfere fırlayan kayaçlar bir süre sonra ateş topu olarak  yere düşmeye başlamıştır. Bu da yangınlara sebep oluyordu.Dünyamızın ısısını yükselterek birçok türün aniden yok olmasına  neden olmuştur. Bunu bir süre sonra şiddetli soğuma izleyecekti.


Çarpışmanın bilgisayarda oluşturulan modeli. Çarpışmanın şiddetiyle dünyadan fırlayan bazı kayaçların Ay yüzeyine kadar ulaştığı tahmin edilmektedir.


Çarpışma bölgesi ve kraterin radar görüntüsü. Çarpışmanın eğik açıyla meydana gelmiştir.


Çarpışma kraterinin gravite görüntüsü. Beyaz noktalar krater çevresinde yer alan bir dizi obruğu göstermektedir.Mayalar bu obrukları, kendilerine su sağladığı için kutsal saymışlar ve bu obruklarda bir çok kişiyi kurban etmişlerdir.


Çarpışma alanının harita ve modelleri.


1988 yılından 2019 Mart ayına kadar atmosferimize girip dünyamıza ulaşan astreoidlerin büyüklükleri ve düştükleri alanlar gösterilmektedir. Dünya yüzeyinin büyük kısmı su olduğundan astreoidler okyanuslara daha fazla düşmektedir.

Deccan Platosunu oluşturan magma haznesi.

Deccan Platosunun genel görünüşü. Lav yüksekliği ortalama 2 bin metredir.

Deccan Platosu.

Deccan Platosunda lavların kapladığı bölgenin genişliği.

                                                               Bedrettin DEMİRTAŞ




TUNGUSKA: HER AN OLABİLİR


30 Haziran 1908 günü sabah saat yaklaşık 07.50 civarında  Sibirya'nın orta kesimlerindeki Podkamennaya Tunguska Irmağı yakınlarında oluşan büyük gök patlamasına verilen addır. Patlama ortaya çıkan hasara göre 10-15 megatonluk bir dinamit kütlesinin patlamasına eşdeğer olarak görülmektedir.
Patlama o kadar kuvvetliydi ki Asya kıtasının büyük bölümünde hissedilmiş, Avrupa kıtasında bile etkileri görülmüş, patlamanın şiddetiyle gökyüzü Asya’dan Avrupa’ya kadar günlerce aydınlanmıştır.
O zamanlar  Rusya’da büyük bir iç karışıklık vardı. Patlama hissedilse de ülkenin içinde olduğu felaket nedeniyle  yaklaşık yirmi yıl kimse bu olayı araştırma cesareti gösteremedi.
Ancak 1927 yılında ilk keşif heyeti Rus bilim adamı Leonid Alekseyeviç Kulik öncülüğünde, 1927 yılında gönderilebildi. Çok büyük zorluklarla ulaşılan bölgedeki görüntüler büyük bir yıkımı gösteriyordu. Kilometrelerce çapta arazi yıkıma uğramış, yaklaşık 80 milyon ağaç yıkılmış ve bu çap içerisindeki canlı türleri yok olmuştu.
Bölgeye yakın olarak yaşayan Tunguz göçebelerinin anlatımlarında; olay günü gökyüzünün yanıp yırtıldığını, kendilerinin ve çadırlarının havaya fırladığını, bir çok hayvanlarının öldüğünü belirtmişlerdir.
Yıllarca hakkında çok sayıda teori üretilen, gizeminin çözülmesi için çok sayıda insanın uğraş verdiği bir olay olmuştur.

En çok üzerinde durulan konuysa bir kuyrukluyıldız düşmesi.
Uzman Rainer Wieler, olayla ilgili son 100 yıl içinde elde edilen belge ve verilerin bilgisayar ortamında bir araya getirildiğini ve süper bilgisayarlar aracılığıyla yeniden canlandırıldığını söylüyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Gelişen teknoloji Tunguska olayına açıklık getiriyor. Buna göre, dünya atmosferine giren kuyrukluyıldız, yer yüzeyinin 8 ila 10 kilometre yukarısında parçalandı ve sayısız küçük parçaya bölündü. Bu, kuyrukluyıldızın kapsadığı alanı daha da genişletti. Buna bağlı olarak kuyrukluyıldız parçalarının atmosferde karşılaştığı direnç de arttı. Hareket enerjisi, olağan durumlardan daha hızlı şekilde ısı ve ses enerjisine dönüştü. Patlamanın nedenini böylece özetlemek mümkün.”
Tozlar dünyanın her yerine yayıldı.
Zürih Üniversitesi uzmanı Rainer Wieler, patlama sonrası oluşan aşırı sıcak havanın, toza dönüşen kuyrukluyıldız parçalarını atmosferin stratosfer tabakasına sürüklediğini, toz zerrelerinin buradan dünya geneline dağıldığını kaydediyor.
Ne olursa olsun dünyamız sürekli olarak bir saldırı altında kalmaya devam edecektir. Gezegenimiz yüz binlerce büyük taş ve buz parçasıyla sarılmıştır. En büyük parçalar Güneş ve Jüpiter’e gitse de biliyoruz ki  her an bunlardan biri bize de gelebilir.


Bir kuyruklu yıldız ya da onun bir parçası Tunguska üzerinde büyük bir basınçla patladı.

                                        Patlamanın temsili resmi
  Patlamanın olduğu yer dünyadaki en ıssız ve ulaşılması en zor yerlerden biridir.

Çarpma alanının daha küçük ölçekli haritası.
                                                                 
                                                             Bedrettin DEMİRTAŞ

18 Nisan 2019 Perşembe

VÜCUDUNUZDAKİ ELEMENTLERİN GELDİĞİ YER


Katkı Sağlayanlar : Cmglee CC BY-SA 3.0 veya GFDLWikimedia Commons

Açıklama : Vücudunuzdaki ve tüm su moleküllerindeki hidrojen Büyük Patlama'dan geliyor. Evrende kaydadeğer başkabir hidrojen kaynağı bulunmuyor
Vücudunuzdaki karbon ve oksijen yıldızların içinde gerçekleşen nükleer füzyonlar; demir ise büyük bir miktarı uzun zaman önce, çok uzaklarda gerçekleşen üstnovalar sonucu oluşmuştur. Mücevheratınızdaki altın ise büyük olasılıkla kısa süreli gama ışını patlamaları olarak görünen nötron yıldızı çökmelerinde meydana gelmiştir. Fosfor ve bakır gibi elementler ise vücudumuzda küçük miktarlarda bulunuyor; ancak bilinen tüm hayatın işleyebilmesi için gereklilerYukardaki periyodik tabloinsanlığınbilinen elementlerin nükleer kökenlerine dair yaptıkları en iyi tahminleri gösterecek şekilde renklendirildi. Bakır gibi bazı elementlerin nükleer kökeni tam olarak bilinmiyor. Bu yüzden bu elementler hala hem gözlemsel hem de sayısal araştırmaların konusu olmaya devam ediyor.

TARAXACUM OFFİNALE (KARAHİNDİBA)






Latince adı ‘Taraxacum officinale’ olan Karahindiba papatyagiller familyasındandır. Tüm Avrupa, Kuzey Amerika, Afrika ve Asya olmak üzere dünyanın hemen her yerinde yetişir. Ülkemizde en çok Ege ve Marmara bölgesinde yetişmesine rağmen Anadolu’da da sık sık rastlamak mümkün. Nisan ve Mayıs aylarında bütün tarla kıyılarında, çayırlık alanlarda yetişebilen çok yıllık otsu bir bitkidir. 5-30 cm. arasında boylanabilir. İçi kengel denilen acı bir sütle dolu uzun kazık kökü, rozet oluşturan derin dişli yapraklarını ve yapraklardan daha uzunca olan çiçek saplarını taşır. Bu sapların tepesinde kömeç halindeki altın sarısı çiçekleri ilkbahardan sonbaharın ortasına kadar açar. Daha sonra çiçek kömeçlerinden oluşan ve tohumlarını taşıyan beyaz bir top görünüşündeki meyve kapçıkları en hafif rüzgarda uçup çevreye dağılır. Bitki böylece etrafa yayılan tohumlarıyla çoğalır. Koparıldığında, kopartılan yerinden beyaz bir süt akar. Top şeklindeki tüyleri havada uçuşan, burna kaçan çiçektir.
Bazı yörelerde güneyik, çıtlık, aslandişi, radika isimleriyle de bilinir.  


Karahindiba yaprakları.

Karahindibanın yandan görünüşü.

Üstten görünüşü.

Yonca çayırında tek başına bir karahindiba.

Yakın çekim bir karahindiba çiçeği.

Tohumları uzaklara taşıyacak olan beyaz tüycükleri oluşmuş.

Tohum vermiş bir karahindiba topluluğu.

Aşağıdan görünüşleri.

Tüycüklü meyvelerinin bir kısmını rüzgarla göndermiş. Karahindibanın rüzgarla tohumlarını uzaklara gönderebilme özelliği, onun dünyanın her yerine yayılmasını sağlamıştır.

Karahindiba tüycüklerinin yakın çekim görüntüsü. Karahindiba çiçeği dünyanın hemen her tarafında ilgi gören bir çiçektir. Bu özelliği nedeniyle her tarafta aşk efsanelerine, hikayelere konu olmuştur. Bir çok sanatçı karahindibayı eserlerinde kullanmıştır. Sağlık açısından da çok değer görür. Hastalıkları iyileştirmede kullanılır. Kısacası karahindiba, bahçıvanlar hariç herkes tarafından sevilir. Bahçıvanlar bu çiçeği sevmez. Her yerde yetişerek, çimleri bozduğuna inanırlar.

                                                                                          BEDRETTİN DEMİRTAŞ

17 Nisan 2019 Çarşamba

SÜPER VOLKANLAR MEDENİYETİMİZİ ORTADAN KALDIRABİLİR Mİ?

Dünyanın katmanları.İnce yer kabuğu katıdır, onun altı ise sıcak ve erimiş kayaçlardan oluşur. Biz aslında bir ateş topunun üzeride yaşamaktayız.


Volkanlar çok eski zamanlardan beri insanların hayretle izlediği, korktuğu, bazen de ilahi gazap olarak gördüğü doğal olaylardandır. Dünyamızın üzerinde katı olan ince kabuğun altı sıcak kayalardan ve erimiş kayaç olan magmadan oluşur. Dünyamızı bir futbol topu olarak düşünürsek, topun üzerine yapıştırdığımız kağıt parçası katı yer kabuğunu temsil eder;  geri kalan kısım sıcak ve erimiş kayaçlardır. İşte bundan dolayı dünya üzerinde çok sayıda volkan bulunur.
Dünya yüzeyi, sürekli olarak erimiş(sıvı) magmanın üzerinde yüzen katı plakalardan oluşur. Bu hareket depremlere neden olur ve yerkabuğu sürekli olarak yenilenir.


Volkanlar milyonlarca yıldır yeryüzünü değiştirmektedir. Bu normal bir süreçtir. Üzerinde yaşadığımız ince yerkabuğu sürekli olarak hareket eder. Bu hareket sıcak erimiş magmanın üzerinde gerçekleşir. Yılda ortalama 2-3 santimetre olur bu hareket. Yerkabuğunun  altında kıtaları ve okyanus tabanını hareket ettiren bu kuvvet yerkabuğunu yırtarak, yeryüzüne çıktığı yerlerde volkanları oluşturur.


Isınıp hafifleyen maddenin soğuk ve ağır maddenin üzerine çıkması gibi, sıcak ve hafif olan magma da soğuk ve katı kayaçları delerek yeryüzüne çıkar.

Sıcak magmanın sürekli olarak merkezden yukarıya doğru hareket etmesi yerkabuğunun zayıf noktalarını yırtar,  buralarda volkanları oluşturur.

Volkanlar aktif ve sönmüş olarak isimlendirilir. Aktif olanlar, düzenli olarak yeryüzüne sıcak kül ve erimiş kayaç fırlatan volkanlardır. Bazı volkanlarsa ‘’uyuyan devler’’ yada ‘’süper volkan’’ denilen devasa patlamalarla kendini gösteren volkanlardır.
Süper volkanlar, 100 bin ile 800 bin yıl arasında patlayan  volkanlardır. Patladıklarında yeryüzündeki yaşamı tümüyle etkilerler. Birçok canlı türünün yok olmasına neden olurlar. Hatta bazı süper volkan patlamalarında dünyadaki yaşamın yüzde doksanı yok olmuş, yeni canlı türleri yeryüzünde ortaya çıkmıştır.
Günümüzde medeniyetimiz üzerinde de süper volkan tehdidi artmıştır. Bugün bilim yeni bir süper volkanın ne zaman patlayabileceğini hesaplamaya çalışmaktadır. Çünkü şu anda tespit edilen 7-8 süper volkanın bir tanesi her an harekete geçmeyi bekliyor gibi görünüyor. Bu birkaç on yıl içinde de olabilir, birkaç yüz yıl içinde de . Artık olacağını biliyoruz. Sadece zamanını bilmiyoruz.
Günümüzde bir süper volkanın harekete geçmesi durumunda insanlığın kurduğu medeniyet büyük oranda yok olacaktır. Hatta milyarlarca insanın ölümüne neden olabileceği düşünülmektedir.
Süper volkanlar patladıkları bölgeyi ve çevresini tamamen yok ederler. Yalnız en büyük tahribat asıl bundan sonra başlar. Çok güçlü olan bu patlamalar atmosfere milyarlarca ton sıcak gaz ve kül fırlatır. Bu küller 25-30 bin metreye yüksekliğe kadar ulaşır ve atmosferin üst katmanlarındaki rüzgarlarla bütün atmosfere yayılır. Küller güneş ışınlarının büyük bir kısmını uzaya geri yansıtarak dünyaya ulaşmasını engeller. Karanlıkta kalan yeryüzünde bitkiler fotosentez yapamaz ve kurur. Dünya hızla soğumaya başlar. Bu da  küçük bir buzul çağına neden olur. Buna volkanik kış denir. Birkaç on yıl sürebilecek bu durum sırasında uyum gösteremeyen  tüm canlılar ölür. Mevsimler büyük ölçüde ortadan kalkar, yılın büyük bölümünün kış olduğu yeni bir mevsim süreci başlar. Bu insanlar için kıtlık ve hastalık demektir. İnsan nüfusunun büyük bir çoğunluğu bu süreçte ölür. Geriye kalanlarsa yeni ortama uyumlu alarak kendilerine yeni bir medeniyet kuracaklardır. Süper volkanın etkileri ortadan kalktığında, artık dünyamızda yeni bir yaşam ortaya çıkmaya başlayacaktır. 
Buzullarda hapsolan küllerin analiz edilmesi, keşfedilen süper volkanlar ve bunlarla ilgili İncelenen kayıtlar bu gerçeği ortaya koymuştur. Geçmişte yaşandığı gibi belki yakın bir gelecekte de Dünyamız kendini küllerinden yeniden ortaya çıkaracaktır.

Volkanik araziler verimli olduğundan, Dünya üzerindeki volkanlar çevresinde çok sayıda yerleşim kurulmuştur.

Bu yerleşimler bazen ölümcül patlamalarla yok olmaktadır. And dağlarında bir köylünün sıcaklığı 400 ile 1200 derece olan  piroklastik kül akıntısında yanmış bedeni.

Volkanik püskürme sonucu atmosferde sürtünmeden dolayı yıldırımlar oluşabilir.

Bir volkanik püskürme sonucu yükselen kül yağmur biçiminde yağmaktadır. (Kamçatka-Rusya)


Alaska'daki bu volkan gaz ve külü 12.000 metrenin üzerine kadar fırlatmıştır.


Bir volkanik patlama.

Hawai'deki Kilauea volkanından okyanusa kan lavlar. Bu lavlar binlerce yıl içerisinde birikerek yeni adalar oluşturmaktadır.

Okyanustaki ölümcül güzellik. Ateş, su bir arada ve buharlaşan okyanus suyu.


Bir stratovolkan olan İtalya'daki Etna . Avrupa kıtasının en aktif volkanıdır.

1991 yılında Filipinler'de patlayan Pinatubo volkanı iki yıl boyunca dünyanın ortalama sıcaklığını bir derece kadar düşürmüş ve daha soğuk bir kış yaşanmasına neden olmuştur. Ülkemizde de kış sert geçmiş ve o yıl birçok yerde günler süren yoğun kar yağışları meydana gelmiştir.

Geçmişte patlayan süper volkanlar ile günümüzde patlayan yıkıcı volkanların karşılaştırılması.Son iki yüzyılda patlayan bütün volkanları birleştirseniz bile bir süper volkan yapmaz. İşte süper volkanın gücü bu kadar büyüktür.

Bir süper volkan olan Yellowstone volkanının yakın zamanda patlaması beklenmektedir. 640 bin yıldır uykuda olan süper volkan son yıllarda hareketlenmeye başlamıştır. Fotoğrafta kalderadaki sıcak su çıkışı görülmektedir.

Endonezya'daki Toba süper volkanı MÖ 70.000 yılında patladığında insanlık yok olmanın eşiğine gelmiştir. Patlama o kadar kuvvetli olmuştur ki binlerce kilometre ötedeki Hindistan bile 15 cm kalınlığında külle kaplanmıştır. Süper volkanlarda patlama o kadar büyük olur ki yerinde büyük bir çukur oluşur. Bu Toba Gölü son patlamanın meydana getirdiği çukurun suyla dolmasıyla oluşmuştur. Volkanik çukurlara 'kaldera' denir.

Toba süper volkanıyla tarihteki büyük volkanların karşılaştırılması.Toba patlamasından 5 yıl sonra dünyanın ortalama sıcaklığı -5 ile -30 arasında seyretmiştir. Dünyadaki insan sayısının bu patlamadan sonra 1000 ile 10.000 kadar kaldığı tahmin edilmektedir.

Bazı bilim insanları ise yakın gelecekte bir süper patlama olmayacağını, süper volkanların henüz bu aşamaya gelmediğini ileri sürmektedirler.


                                                    Bedrettin DEMİRTAŞ

12 Nisan 2019 Cuma

DYATLOV GEÇİDİ OLAYI: ÇÖZÜLEMEYEN GİZEM


Ekip üyelerinin bir köyde konaklaması.

Dyatlov Geiçidi olayı Ural Teknik Üniversitesi öğrencilerinin Ural Dağlarında gizemli şekilde hayatlarını kaybetmelerinin  hikayesidir. 2 Şubat 1959 tarihinde 9 Rus dağcıdan geriye soğuktan  kaskatı olmuş bedenleri, kafatası kırılmış bir dağcı, birinin dili koparılmış ve hiçbir darp izi olmamasına rağmen kaburga kemikleri ve kafatası kırılmış dağcı kalmıştır.


Ekip lideri ve Üniversitenin 5. sınıf öğrencisi İgor Dyatlov oldukça deneyimli bir dağcıydı.

On kişiden oluşan Rus kayakçı-dağcı ekibi Kuzey Ural Dağları’nın Otorten mevkinde iki haftalık bir kayak ve kızak gezisi yapmaya karar vermişlerdir. On dağcıdan oluşan ekipte iki de kadın dağcı vardır. Ekiptekiler dha önce de zorlu etkinliklere katılmış kişilerden oluşuyordu.Dağcı grubu, tırmanışa hazırlanmak için 25 Ocak 1959 tarihinde Ivdel’e varmışlardır. Buradan ise, otobüs ile Vizhai’ye devam etmişlerdir. Ekibin üyelerinden Yuri Yudin, Vizhai’de ayağını burkarak yolculuğunu sonlandırmış devam edememiştir. Dokuz kişi kalmışlardır. Bu tuhaf tesadüf ileride onun için aslında bir şans olmuştur çünkü yolculuğa devam eden dokuz Rus dağcı, son olarak 27 Ocak günü görülmüşlerdir.

Ayakları ağrıyan Yuri Yudin arkadaşlarıyla vedalaşırken. Bir tek o hayatta kaldı,gitmediği için.

Gezi planına göre grup Vizhai kasabasına geri döndükten sonra liderleri Dyatlov hemen bağlı oldukları spor kulübüne telgraf çekecekti. 12 şubat günü kararlaştırıldığı gibi telgraf gelmediğinde kimse bir tepki vermedi. Bu tür zorlu gezilerde gecikmeler neredeyse her zaman olurdu ve gecikme olduğu düşünülerek ilk etap durum önemsenmemişti. Birkaç gün sonra bir şeylerin ters gitmiş olabileceği ihtimali düşünülmeye başlandı.

Ekip üyelerinin gezi sırasında çektikleri resimlerden.


Yolda çekilmiş resimleri.

12 Şubat’ta en yakın şehre haber vermeleri gereken dağcılardan haber alınamaması üzerine arama kurtarma çalışmaları yapılmış ve ilk olarak olaydan 24 gün sonra, yani 26 Şubat günü dağcıların çadırı bulunmuştu. Yapılan incelemede, kayakçıların olay gecesi bilinmeyen bir nedenden dolayı çadırlarını içeriden yırtarak eksi 22 derece soğukta ve ağır kar yağışında yalın ayak çadırı terk ettikleri saptanmıştı. İlerleyen günlerde bulunan cesetlerden ikisinin üzerinde sadece iç çamaşırları olduğu halde kaçtığı, dağcıların hiç birinin botlarını giymedikleri anlaşıldı.


İçeriden hızlıca kesilerek açılmış çadırda malzemeleri, montları, botları, çorapları olduğu gibi duruyordu.

iki kişinin cesedi 1 buçuk kilometre ötede iç çamaşırlarıyla, Dyatlov'un cesedi 300 metre ötede, bir diğer dağcı 330 metre ötede yalınayak bulunmuştu. 180 metre uzaklıkta da bir başka dağcının cesedi vardı. Grubun geri kalanının cesedi kar eridiğinde ortaya çıkarılabilmişti. Bulunan cesetlerden ikisinin kafatasında; diğer iki tanesinin ise kaburgalarında kırıklar bulunmuş olmasına rağmen yapılan incelemelerde hiçbir darbeye ya da şiddete maruz kalmadıkları tespit edildi. Dağcı-kayakçılar arasında yer alan Lyudmila Alexandrovna Dubinina'nın ise dilinin, gözlerinin ve dudaklarının olmadığı ortaya çıktı. Ancak olayın bir diğer ilginç yanı ise, olay yerinde dağcılardan başka kimsenin ayak izine rastlanmamasıydı.

İgor Dyatlov

Ayağında sadece çorap ve üzeride pijaması.

Çıplak ayaklarla sıfırın altında 22 derecede kaçmaya çalışırken ölmüşler.

Üzerlerinde ince kıyafetleriyle gözleri görmeden ölmüşlerdir. Arazideki davranışlarından bazılarının kör olduğu tahmin edilmektedir.

İki kişi dere kenarında bulundu.

Kızlardan biri.

Kar altındaki bir beden.

Olayın yaşandığı coğrafi bölge.

Bu haritada çadırın bulunduğu yerden cenazelerin bulunduğu yere kadar,  hayatını kaybeden kişiler,aldıkları yaralar ,kaçış yolu  ve bölgedeki yükseklikler gösterilmiştir.

Cenaze töreni.

Onlar için yapılan anıt.

Ölümleri ardından ortaya birçok teori atıldı. Hiçbir teoriye ait kanıt bulunamadı. Bu olay bir gizem olarak kaldı. O gece orada ne olduğunu gören herkes öldüğünden kimse hiçbir zaman orada ne olduğunu bilemeyecek. 
Onlar beraber gittiler, beraber gördüler yine beraberce öldüler. Onlar o kadar kokutan şey neydi? Bu hiçbir zaman bilinmeyecektir. 
Bu olayla ilgili ne kadar film çekilse de, ne kadar kitap yazılsa da ne kadar araştırılsa da hep bir sır olarak kalacaktır.
Onların anısına bölgeye adı ekip lideri Dyatlov'un adı verildi ve ''Dyatlov Geçidi'' olarak kaldı. Halkın gözünde ise orası ''Şeytan Geçidi''dir.

Bu olayla ilgili çekilen bir filmin afişi.

                                                                  Bedrettin DEMİRTAŞ