Hep doğaya dönüş vardır aslında her insanın yüreğinde ya da en azından hayatında en az bir kaç kez bunun özlemini duyar; bazen de bunu ifade eder. Kimi de sürekli olarak tekrarlar bunu gerçekten ister ama yapamaz. Şartlar uygun değildir kendince. Çocuklar, eş, yakınlar falan derken ertelenir durur. Kimi de emekliliğinde gerçekleştirmeye çalışır ertelenmiş duygularını.
Günümüzde dünyanın her yerinde doğaya dönüş yapan insanların sayısında ciddi bir artış var. Hatta bir çok ülkede bu konuda çok sayıda organizasyon da bulunmaktadır.
Peki doğaya dönüş hemen gerçekleşecek bir şey midir? ''Ben gidiyorum kendime yeni bir hayat kuracağım'' demekle oluyor mu? Şehrin kalabalığından, gürültüsünden, paraya dayalı hayatlardan, insanı yiyip bitiren iş hayatından, her gün aynı şeyleri yapmaktan, sınırlandırılmış özgürlükten, her türlü karmaşadan kaçıp doğada yeni bir hayat kurmak gerçekten göründüğü kadar kolay mıdır?
Size kucağını açmış bekleyen bir doğa mı vardır yoksa kendi kuralları olan bir doğa mı bekliyor sizi?
Doğal dünyanın kollarında az çok yaşamış biri olarak anlatıyorum. Doğal yaşamım kendi kuralları, kendi olağan akışı vardır. O dünyaya girecek kişi önce ara sıra doğada kısa sürelerde kalarak kendisinin gerçekten bunu isteyip istemediğini anlaması gerekmektir. Eğer hala istiyorsa o zaman da doğal yaşamda hayatta kalma kurallarını öğrenmesi gerekir.
Önce nasıl bir yerde yaşamak istediğini bilmelidir. Yaşayacağı yerin ne tür bir irade istediğini, iklimsel şartları, hayvan ve bitki dünyasını en azından tanımalıdır.
Olmazsa olmazlardan biri, her türlü olumsuz şart altında gerekli olacak olan hayatta kalma bilgisidir. İlkyardım bilgisi bunların başında gelir. Bilmek gerekir. Yapılacak barınağın da iklim şartlarına uygun olması gerekir. Bölgede hangi hayvan yada böcek türlerinin saldırgan olduğu, reaksiyonları, alerjik özellikleri, taşıdıkları venom(zehir) türleri bilinmelidir.
Flora (bitki dünyası) da bilinmelidir. Hangi bitkiler alkaloid vb.(zehirli madde) taşıdığı bilinmeli, hangi bitkilerin yeneceği, hangi bitkilerin basit yaralanmalarda ve hafif hastalıklarda kullanılacağını bilmek gerekir.
Ayrıca yaşanılacak yer yerleşim yerlerine çok uzaksa buna göre tedbir derecesinin yükseltilmesi gereklidir. Bölgede yaşayan ayı gibi hayvanlara karşı da kendini nasıl koruyacağını bilmek gerekir.
Sulak yerde yaşayacaksanız su hayvanlarını da tanımanız gerekir.
İklim şartlarının daha ağır olduğu yüksek dağ yamaçları ya da yaylalar seçilecekse kış koşullarında nasıl yaşanılacağını önceden bir süre yaşayarak bunu deneyimlemek gerekmektedir.
Kar ve kış manzarası fotoğraflarda çok güzel görünebilir. İzlediğimiz bir film ya da belgeselde bize çok güzel gelebilir. Fakat kar gibi ağır doğa şartlarında yaşamak hem bilgi hem de deneyim gerektirir.
Çünkü doğada yapılacak hatalar genellikle ölümcüldür.
Çığ oluşumunu bilmek, kar fırtınalarında kaybolmamayı öğrenmek, dondurucu soğuklarda hayatta kalmayı bilmek ve bunu önceden kontrollü olarak deneyimlemek gerekir.
Biz şehirde yaşarken havanın hızlı değişmediğini zannederiz. Aslında öyle değildir. Doğal ortamda havanın çok hızlı değiştiğini göreceksiniz. Bazen bir kaç saat içinde birkaç mevsimsel ortamı yaşayabilirsiniz. İşte bu yüzden tüm bunları önceden bilip deneyimlemek hayati önem taşır. Bunu dikkate almayan bir çok insan hayatını kaybetmiştir.
Doğal ortamda yaşayacak birinin kendi yiyeceğini de üretebilecek bilgi ve deneyime de sahip olması gerekmektedir. En azından ekilip biçilecek küçük bir tarlaya sahip olmak önemlidir. Hem mevsimlik hem de kışlık yiyeceklerini üretip, kurutup yada konserve yaparak kış aylarında bunlarla besininin önemli kısmını karşılamalıdır. Deniz, göl ya da nehir kıyısında yaşıyorsa su ürünlerini avlama ve bu ürünlerden beslenme yöntemlerini bilmelidir.
Doğadaki özgür hayvanların etleri için öldürülmelerine karşıyım. Bazen şartlar sizi avlanmak zorunda bırakır. İşte bu yüzden avlanmayı da bilmek gerekir. Zaten doğal ortamda yırtıcı hayvanlara karşı kişinin kendini savunması için en azından yanında ya da evinde bir tüfek bulundurması gerekir.
Her şey tamam olsa da en önemlisi kaç kişiyle olmalıdır?
Kesinlikle hiç kimse tek başına böyle bir şeye kalkışmamalıdır. İnsan sosyal bir varlıktır ve tek başına yaşayamaz. Sıkıntıdan duramaz ya da delirir. Bu türden bir yaşama herkes de katlanamaz. Bu nedenle en az iki kişi olmalıdır. Birbirine çok bağlı sadık, çok iyi anlaşan, her şeyi kabullenmiş kişiler olmalıdır. Yoksa her şey çok kötü bir şekilde bitebilir.
Doğada yaşamak güzeldir. Hem de çok güzeldir. Doğru insanla doğru zamanda, doğru yerde yaşamak güzeldir.
Renk renk açmış kır çiçeklerine bakmak, öbek öbek geçen bulutları izlemek, ılık rüzgarda ruhunu dinlendirmek güzeldir.
Boylu boyunca uzanmak çimenlere,kuşların cıvıltısını, suyun şırıltısını, rüzgarın esintisini dinlemek güzeldir. Güzeldir yeni güne baharla uyanmak, yağan karla, yağmurla, rüzgarla, çiçek kokularıyla uyanmak.
Yaklaşırken fırtına telaşlanmak bile güzeldir.
Güzeldir elbet bir kayada bile bulmak yaşamı, ona sıkıca sarılmış yaşamı kendinde görmek.
Bir kayaya bile tutunacak kadar güçlüyse yaşam, elbet güçlü olmalıdır ona sığınan yürek.
Evet, doğa hep durur yerinde o, hiç bir yere gitmez, biz ona gideriz, kalacağımız kadar kalırız ne eksik ne fazla. Sadece yeteri kadar. Onun kabul edebileceği kadar. Yüreğimiz kadar.
Bu yazı da bu kadar...
Su kadar temiz, bir çiçek kadar güzel, bir yaprak kadar hayat dolu olsun yürekleriniz.
Bedrettin Demirtaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder